2001 yılında adım attığı bankacılık mesleğini 16 yıl sürdürdükten sonra kafe açan Ebru Er, kendi işinin patronu olduğunu söyledi. Rol model olarak annesini örnek alan Er; “Bu sektörde en büyük destekçim annem. Annem olmasaydı belki bu işin altından kalkamayabilirdim” dedi.
44 yaşında olan ve öğrenim hayatını 2001 senesinde Sakarya Üniversitesi Ziraat Fakültesinde tamamlayan Ebru Er, 2001 senesinde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle bir an önce iş aramaya başladı ve bankacılık mesleğine yöneldi. 16 yıl bankacılık sektöründe yer alan Ebru Er sonrasında kendi işini kurdu. Ebru Er, yaşadıklarını şu sözlerle aktardı; “Adım Ebru Er. İstanbul’da doğdum. 44 yaşındayım. Sakarya Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezunum. Ben babamı erken yaşta kaybettim bundan dolayı kız kardeşim ile beni annem tek başına büyüttü ve okuttu. Bundan dolayı mezun olduktan sonra İstanbul’da ziraatla alakalı iş bulamamam ve mezun olduğum 2001 senesinde yaşanan ekonomik krizden dolayı bir an önce iş bulmaya odaklandım ve nihayetinde bankacılığa adım attım. Yaklaşık 16 yıl bankada uzman olarak başladığım görevde en son takım kaptanı olarak kredi risk analizlerde ve Kobi dosyalarının incelenmesinde aktif olarak görevde bulundum. Uzun yıllar çalışmanın vermiş olduğu yorgunlukla ve rutin bir iş hayatım olduğundan dolayı sıkıldım ve bankacılığı bıraktım. Bundan sonra kendi becerilerim ile kendi işimi yapabileceğim bir iş düşündüm ve kafe açmaya karar verdim. 7 yıldır kendime özgü küçük bir kafem var. Kafemi açtıktan ertesi akşamı 15 Temmuz darbe girişimi oldu ve akabinde bir kriz. Daha sonra yaşadığımız Covid-19 Pandemisi. Ama bu dönemleri çok şükür atlattık. Bu dönemlerde zorlansam da işimi ayakta tutmayı başardım. Bunun nedeni sevdiğim işi yapmam ve müşterilerim ile iyi ilişkiler kurmamdan dolayı. Bu ‘her müşteriyi güzel yüzle karşılayayım, hep müşteri kazanayım’ değil, sadece işimi sevdiğimden kaynaklı. Evet zaman zaman çok yoruluyorum, yeri geliyor ‘ay yeter artık bırakacağım’ dediğim zamanlar da oluyor ama mutluyum. Çünkü kafemde çalışırken bankacılıktaki gibi rutin bir iş yapmıyorum. Burada her şey benim tekelimde. Kafemde değişiklik yapacağım zaman veya başka bir konsept yapacağım zaman kendim karar veriyorum. Yani patron-çalışan ilişkim yok, kendi işimin patronuyum. Bankacılıkta her gün aynı hesaplar, aynı işler.. iş değişmiyor sadece isimler değişiyor. Ama kendi iş yerimde böyle bir durum söz konusu değil” dedi.
“Para harcamadan para kazanamazsın”
Kafe sektörüne başladığı ilk yıllarda zorlansa da başarılı bir girişimcilik örneği göstererek işini ayakta tutmayı başaran Ebru Er “Tabi bu işin de kendine göre zahmetleri var. Burayı ilk açtığım zamanda düşüncem kurabiye, poğaça, börek, çay, kahve satmaktı ama işin rengi öyle olmadı. Ticarette arz-talep vardır. Para harcamadan para kazanamazsın. Ticaretin baş temeli budur. Ben burada her seferinde bir yatırım yaptım ama onun karşılığını aldım. Baktım kafeye gelen müşteriler çorba, yemek vesaire var mı dedikçe bende konsepti değiştirerek böreğin, poğaçanın yanı sıra ev yemekleri de yapmaya başladım. Böyle olunca ister istemez talep artıyor, talep arttıkça bu talepleri karşılaman gerekiyor. 2017 senesinde çevrem, ‘daha erken, daha yolun başındasın’ derken ben bugünün parasıyla 27-28 bin TL’ye yemek ısıtma tezgahı aldım. Dediğim gibi para harcamadan para kazanamazsın. Bir iş yaparken o işin gerektirdiği materyallerin tam olması gerekiyor. Şu anda sadece pandemiden kalan ufak tefek vergi borçlarım ve BAĞKUR borcum var ama yatırım yaptıkça para kazanıp borçlarımı kapatıyorum. Yatırımlarımdan dolayı zarara da girebilirdim hatta batabilirdim ama bunların çok şükür karşılığını almak özellikle ekonomik sorunların olduğu bu dönemde daha da mutlu ediyor” ifadelerine yer verdi.
“Annem olmasaydı işim zordu”
En büyük destekçisinin annesi olduğunu dile getiren Er; “Bir şeyi yapıyorsan en iyi şekilde yapman gerekiyor. Kafemizin olduğu civarda insanların yemek yiyebileceği birçok yer var. Ben kafeyi açtıktan sonra iki kafe daha açıldı ama kısa sürede kapandı. Çünkü onlar arz-talebe önem vermediler. Ben 7 yıldır ayaktayım. Bunun sebebi demir bir kadromun olması yani sunduğumuz hizmetten vazgeçemeyen müşterilerimin olması. Çünkü bizim yemeklerimizdeki kaliteyi ve lezzeti biliyorlar. Ben hiç bir zaman düşük maliyetli ürün çıkarmayı tercih etmedim. Ben insanların beğenisini kazanabilirim politikasıyla ilerledim. Kalite ne kadar yüksekse kalıcılık da o kadar yüksek oluyor. En büyük destekçim annem. Annem olmasaydı belki bu işlerin altından kalkamazdım. Annem beni çok teşvik etti. Herkes der ki, ‘yediğim en güzel yemekleri annem yapıyor’. Çünkü insanlar hangi damak tadıyla büyüyorsa o damak tadı onun için en iyisidir. Biz de hep annemin yemekleri ile büyüdük. Kardeşimin çağrı merkezi vardı. Yemekhanede yemekleri yapan aşçı bir gün cenaze haberi alıp memleketine gitmek zorunda kaldı ve dönemeyeceğini söyledi. Annem o dönemde kardeşime destek amaçlı mutfağa girdi. Geri dönüşler mükemmel oldu. Çalışanlar, ‘yediğim yemeğin lezzeti, annemin yemeklerini aratmıyor’ diyordu. Kafemizde de ev yemeği konseptine geçtiğimiz ve yemekleri de annem yaptığı için müşterilerimiz tarafından aynı geri dönüşleri aldık. Bu durum müşterilerimizin bizden vazgeçememesine neden oldu. Sosyal medya hesaplarımızda ‘tek rakibimiz anneniz’ diye bir slogan paylaştım. Bu slogandan dolayı ‘annemizin rakibini tanımak isteriz’ diye gelen müşterilerimiz oldu ve muhteşem geri dönüşleri oldu” dedi.
“Annemi rol model aldığımız için çok şanslıyız”
Konuşmasının son bölümünde annesine değinen ve onu rol model aldığını dile getiren Er; “Annem çok mücadeleci bir kadın. Babam vefat ettiğinde annem 39 yaşındaydı. Annem bizi yetiştirirken çok emek verdi. O dönemde gelirimiz ve evimiz vardı evet ama annemin en nihayetinde iki tane de kız çocuğu vardı. Annem, babam vefat edene kadar bir gün çalışmamış olmasına rağmen babamın ölümüyle birlikte bizi kimseye muhtaç etmemek için çok çalıştı. Dayılarım ve amcalarım da vardı ama annem tek başına mücadele etti ve kimseden bir kuruş para istemedi. Kardeşim ve ben böyle bir kadının kızları olduğumuz ve onu rol model aldığımız için çok şanslıyız. Ben ve kardeşim bu yüzden hayatta hep güçlü kaldık. Kardeşim evli olsa da yönetici konumunda çalışarak para kazanıp kendi ayakları üzerinde duruyor. Ben ise kendi işimin patronu oldum. Bütün kadınlara tavsiyem, kimseden medet ummadan, kimseden korkup çekinmeden çalışıp kendi ayakları üzerinde durmalarıdır. Her kadının sosyal hayatta da, iş hayatında da var olmalarını temenni ediyorum" sözlerini kullandı.
Comments